DENİZ TEDAVİSİNDEN SAUNAYA

Çeşitli kuruluşlarda türlü banyolar yapı­labilir. Deri hastalıklarına ya da roma­tizmaya iyi gelen kükürtlü sıcak su kaplıcaları, çamur banyoları, Türk ha­mamları, buhar banyoları ve saunalar banyo türlerinden bazılarıdır. Her banyonun kendine özgü mtelikleri vardır. Bu nitelikleri birbiriyle karıştır­mamak ve düşüncesizce bir uygulama­ya geçmemek gerekir. Kaplıcalarda yapılan kürler tıp alanına girdiğinden biz burada bu konu üzerinde durmaya­rak öbür türlerden söz edeceğiz. Deniz tedavisi yapan kuruluşlardan, özellikle sporcular ve tekrar forma girmek veya zehirlerden arınmak iste­yenler yararlanırlar. Deniz suyuna daya­nan bir tedavi söz konusu olmasına rağmen, günümüzde bu kuruluşlar mut­laka deniz kenarında bulunmazlar. Denizden binlerce kilometre uzakta bulunabilen bu tür kuruluşlarda deniz suyu, yapay yoldan elde edilerek teda­vide kullanılır.
Eğer jimnastik pek hoşunuza gitmiyorsa ılık deniz suyuyle dolu bir küvette bu jimnastik hareketlerini yapmaya çalışın. Suyun içindeyken vücudunuzun ağırlı­ğını duymayacak ve kaslarınız daha kolay gevşeyecektir. Hareketleri büyük bir kolaylıkla yapmakla beraber, aynı oranda güç de sarfettiğinizden, jimnas­tiğin büyük yararı olacaktır. Ilık suda derinin delikleri gevşer, terle­me artar ve vorgunluk kendini dahaçabuk hissettirir. Jimnastiğinizi yaptık­tan sonra, bir su yosunu veya sauna banyosu yaptıktan ve arkasından yarım saatlik bir uyku çektikten sonra kendini­zi yepyeni bir insan hissedersiniz. Jimnastikten sonra yapılan su yosunu banyosu sıcak deniz suyuyle doldurul­muş bir banyo küvetinin içinde yapılır. Banyoya suyu yeşerten ve yapış yapış yapan bir yosun macunu atılır ve suda eritilir. Küvetin alt kısmında bulunan deliklerden, suyun içine hava akımı gönderilince su fokurdamaya başlar. Suyun fokurtusu, bütün vücudu düzenli olarak ve yavaş yavaş masaj yaparak insanı rahatlatır.
Su yosunu banyolarının insanı zayıflat­tığı ve rahatlattığı söylenir. Bu yargı genellikle doğrudur ama gene de kesin bir genelleme yapılamaz. Yosun banyo­su yapmaya başlarken ihtiyatlı olmak gerekir, ilk günler birkaç dakikadan başlayarak vücudun ne durumda oldu­ğunu anlamalı ve bir yorgunluk duyul­mazsa, banyo sürelerini en çok yirmi dakikaya dek uzatmalıdır. Eğer kür başarıya ulaşırsa, cilt yumuşar ve selülit yoğunluğu azalır, birkaç gün sonunda büyük bir rahatlık duyulur. Yosun banyosundan sonra, ılık bir duş yapıl­ması ve arkasından da yarım saatlik bir uyku uyunması doğru olur. Türk hamamları bu türlerden tamamen değişiktir. Bu banyo türünde sıcak ya da soğuk suya girmek söz konusu değildir. Esas olan su buharının zayıflatıcı ve temizleyici etkisinden yararlanarak yı­kanmaktır. Türk hamamları genellikle fayansla döşenmiştir. Bölmelerin birin­den diğerine geçilirken ısı da gitgide artar. Bölmelerde çok sayıda insan beraberce bulunur, herkes istediği ka­dar ayakta veya oturarak bir bölmede kaldıktan sonra diğer bölmeye geçer. Cilt delikleri buharın etkisiyle genişler, siyah noktacıklar kaybolur ve sabun olmadan da derinin kendi kendine derinlemesine temizliği sağlanmış olur. Türk hamamında aşırı bir terleme meydana geldiğinden önemli toksinle­rin büyük bir kısmı vücuttan atılır. Türk banyosundan sonra genellikle çeşit çeşit otlarla masaj yapılır. Bu masaj dinlendirici olmakla beraber ayrıca deliklerde kalmış olan artıkların tama-mıyle dışarı atılmasını sağlar. Hamandan çıkan bir insanın cildi, hiç bir tedaviyle elde edilemeyecek kadar te­miz ve yumuşak olur. Hamama kusursuz bir saç mizanplisine sahip olarak girip, az çok düzgün bir saçla dışarıya çıkılamaz. Eğer saçınızın kıvrımlarını korumak istiyorsanız, ban­yo veya duş yaparken saçlarınızı koru­mak için aldığınız tedbirlerden daha dafazlasını, hamama girerken almalısınız. Buhar su gibi değildir, en ufak delikler­den bile girerek her yere işler. Hamam­da saçlarınızı korumak için plastik bir başlıkla sardıktan sonra, saçlarınızın başladığı yeri bir bantla sıkıca bağlaya­rak nemin başlıktan içeri girmesini önleyin.Türk hamamına çok sık gidilmemesi doğru olur. Bu tür banyo önce insanı çok yorar, sonra da sıcak su buharının etkisiyle cilt delikleri açıldığından cilt yumuşar ve esnekliğini kaybederek solar. Buna karşılık arada sırada hama­ma gidilirse, cilt hem temizlenir, hem dirileşir, hem de gençleşir. Finlandiya saunası, sıcak ve kuru bir hava banyosudur, bu nedenle de sıcak buhar banyosu olan Türk banyosuyle karıştırmamak gerekir. Sauna bundan yıllarca önce, Avrupa’nın kuzey ülkelerinde doğmuştur. Bu ülke­lerde oturanlar evlerinin yanına, içinde granitten bir soba ve birkaç basamak bir merdivenin bulunduğu ve buharı tü­müyle emen her tarafı tahtadan yapıl­mış bir ev yaptırırlardı. Banyodan önce kan dolaşımını hızlan­dırmak için, kayın ağacından koparılan bir dalla vücut kırbaçlanır, sonra da sobanın bulunduğu bölmeye gidilerek yerleşilirdi. Soba iyice ısınınca üzerine soğuk su dökülür, ardından da içine, yanarken hoş bir koku yayan kayın ağacı kütükleri doldurulurdu. Soba suyla ıslatıldıktan sonra ısındıkça, böl­medeki sıcaklık, tavana yakın kısımlar­da daha çok olmak üzere artardı. Henüz saunaya alışmamış olanlar, merdivenin alt basamaklarında otururlardı. Böylece en yukarıdaki basamağa gelerek bazen yaklaşık olarak 120 derece sıcaklıkta 15-20 dakika kalan insanlar, aniden merdivenleri inerek dışarıya çıkarlar birkaç dakika süreyle karlarda yuvarla­narak serinlerlerdi.
Sauna kuzey memleketlerinde halen toplu olarak yapılır. Bu tür banyolar gitgide Avrupa’nın bütün ülkelerinde olduğu gibi memleketimizde de sık sık gidilen bir yer olmaya başlamıştır. Buharın emilmesi için saunanın içi her zaman tahtadan yapılır. Artık günü­müzde soba granitten olmadığı gibi yakılan odun da kayın ağacı değildir. Bununla beraber ana kural gene aynıdır. Kayın ağacının güzel kokusu yerine, sobanın üzerine dökülen suya çam veya okaliptüs esansı eklenir ve böylece etrafa yayılan buhar hoş kokar. Bu kokulu buharın iyi bir etkisi vardır. Kokularla tütsüleme, solunum yollarını açıp daha sağlıklı yaptığı gibi, nefes almayı çok kolaylaştırır.

PAYLAŞ
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Sayfa başına git