GEBELİKTE ŞİŞMANLAMA

Gebelik her ne kadar normal ve fizyolojik bir olay ise de, kadının vücudunda büyük değişiklikler yer alır. Kalpte, akciğerlerde ve damarlarda dolaşan kan ile vü­cutta bulunan diğer sıvıların miktarları artar. Dolayı­sıyla, kalp atımları ve nabız sayısı artar, akciğerlerde soluk alıp verme hızlanır, böbrekler daha fazla çalışır ve idrar miktarı artar. Bunların yanı sıra hipofiz, tiroit ve böbreküstü salgıbezlerinde büyüme ve salgılarının arttığı görülür. Bu hormonal salgıların artışlarına bağ­lı olarak da, su, protein, karbonhidrot ve yağ metaboliz­malarında normal dışı değişiklikler yer alır.

Bütün bunların sonucu olarak, gebe kadının vücu­dunda normalin çok üstünde, hatta birkaç kat, su tu­tulur. Ayrıca, göğüslerde, karında, sırtta, kalça ve ba­caklarda derialtı yağlar birikir.
Gebe kadın ilk aylarda, ortalama haftada 250 gram,, ayda bir kilo alır. Ağırlıktaki bu artış, aylar ilerledik­çe daha da artar ve gebeliğin sonunda 12-12,5 kiloyu bu­lur. Demek oluyor ki, miadında bir ağırlığı, gebelik ön­cesine göre takriben % 25 (yani dörtte bir) oranında ar­tış gösterir. Alman bu fazla kiloların dağılımı şöyledir: kilo göğüslerde, 5,5 kilosu rahim ve içindeki çocuk, plasenta, zarlar ve suyu, 4 kilosu vücudun muhtelif yer­lerinde biriken yağlar, 1,5 kilosu muhtelif yerlerdeki su fazlalığı. Böylece, doğumdan sonra çocuk ve ekleri ile fazla sulardan oluşan bu ilave kiloların büyük bir kısmı atılır. Büyüyen göğüsler ile alman fazla yağ kiloları ka­lır. Bunlar da ancak zamanla giderilir.

Normal kabul edilen 12,5 kilonun üstünde kilo alı­şı ve şişmanlama, şu komplikasyonlara ve sağlığı tehdit eden durumlara neden olur: Gereğinden fazla şişmanla­yan gebelerde doğum güçleşir ve uzun sürer. Annenin fazla şişmanlamasına bağlı olarak irileşen çocuğun da doğması zor olur. Yine fazla şişmanlığa bağlı olarak tansiyon yükselir, ödemler başlar, idrarda üre artar ve böylece, kadın gebelik zehirlenmesi denilen çok tehli­keli bir duruma yönelir.Gebe kadının süratle kilo alması, aşırı gıda almak­tan ziyade vücutta fazla su toplanmasının sonucudur. Bu ise gebelik zehirlenmesini hazırlayıcı bir faktör ola­rak kabul edilir. Bu vakalarda tuz ve su rejimi öneri­lir. Yavaş ve fakat sürekli kilo artışı ise, beslenme ile ilgilidir. Bu gibi gebelerde ise, yağ ve karbonhidrat re­jimi uygulanır ve tuz kesilir. Bu gibi vakalara tuzdan fakir ve fakat yeterli protein ihtiva eden rejim tavsiye edilir.Şu halde bütün bunlar, gebelikte de Özel bir bes­lenme rejiminin gerekli ve zorunlu olduğunu göstermek­tedir. Aşırı beslenme ve şişmanlık, gerek anne ve ge­rekse çocuk bakımından çok zararlı ve tehlikeli olduğu kesin bir gerçektir.

gebeliktesismanlamaBu nedenle, gebelik süresince ve özellikle üçüncü aydan sonra muntazam aralıklarla ağır­lık ve tansiyon Ölçülmeli, idrar tahlili yapılmalıdır.Gebelik, anne ve babanın tohum hücrelerinin bir­leşmeleri ve aşılanması ile başlar. Hücreler bölünerek sayıları milyarlara ulaşır ve bu hücrelerden dokular, ke­mikler, kaslar, organlar ve nihayet sistemler meydana gelir.Rahim içinde büyümekte ve gelişmekte olan çocuk­ta yer alan tüm hücrelerin yapıtaşı veya yapı malzeme­si ise, proteindir. Bunun yanı sıra, çeşitli vitaminlere ve minerallere ihtiyaç vardır. Mesela kan için demire, ke­mikler için de kalsiyum ve fosfora gerek vardır.

Bu itibarla, gebelikte yeterli ve dengeli beslenme­nin esasını proteinler, mineraller ve vitaminler ile nis­peten daha az miktarda olmak üzere karbonhidratlar ve yağlar oluşturur. Böyle bir rejim, özellikle ilk üç ay­dan sonra daha da Önem kazanır, tik aylarda bulantı ve kusmaya karşı kuru gıdalar ile karbonhidrattan zengin, yağlardan fakir bir rejim uygulanmalıdır. Günde üç Öğün yerine, azar miktarlarda sık yenmelidir. Bunun için günde 6 öğün Önerilir. (Sabah kahvaltısı, kuşluk, öğlen yemeği, ikindi kahvaltısı, akşam yemeği ve gece yatmadan önce olmak üzere). Gebelikte yağlı ve yağda kızartılmış gıdalar azaltılmalıdır.

Dördüncü aydan itibaren, günde bir kilo süt ve bir adet taze yumurta, gebenin takriben günlük kalori, pro­tein, vitamin ile mineral ihtiyacının yarısını karşılar. (1 kilo koyun sütü 930 kalori ve 51 gram protein sağlar. İnek sütü ise 1 kilosu 650 kalori ve 33 gram protein sağ­lar. 1 yumurta ise 70 kalori ve 5 gram protein ile kal­siyum ve demir sağlar). Bazı yazarlar gebeler için bir kilo süt ile iki taze yumurta önerirler.

Gebenin, geri kalan günlük ihtiyacı ise şöyle kar­şılanır: Günde 50 -100 gram beyaz peynir, 100 gram et veya balık veya baklagillerden biri. Bunlar geri kalan ve gerekli olan proteini sağlarlar. Kuşkusuz her gün bunlardan birini yemek, devamlı aynı şeyi yemekten Çok daha yararlı ve tatmin edicidir. Bunların yanı sıra, taze çiğ meyve, meyve kompostosu ve salata gereklidir. Günde üç dilim kızarmış ekmek veya yerine grissini yenebilir.Gebelikte demirin önemli bir yeri vardır, hem an­ne ve hem de çocuk açılarından. Demir yetersizliği, sık görülen «gebelik kansızlığı» hastalığına neden olur. Bu nedenle kalsiyum ve demir gibi çeşitli mineralleri ve vitaminleri kapsayan ilaçlardan günde bir tane almak, gerek anne ve gerekse çocuk bakımından çok yararlı ve zorunludur.«Kızım, sen can besliyorsun,» diye gebeyi fazla ek­mek, pilav,” makarna ve börek gibi hamur işleri ve tat­lıları yemeye zorlamak çok yanlış ve zararlı bir kanı­dır. Bu gibi unlu ve şekerli maddelerin büyümekte ve gelişmekte olan çocuğa hiçbir yararı yoktur, yukarıda izah ettiğimiz gibi. Çocuğun proteine, vitaminlere ve mi­nerallere ihtiyacı vardır demiştik. O halde annenin yi­yeceği hamurlu yemekler ve tatlılar ancak anneyi şiş­manlatır ve yağ deposu haline getirir. Ayrıca, bu şiş­manlamanın gerek doğuma ve gerekse çocuğa vereceği zararları söylemiştik. Doğumdan sonra da bu yağ küme­lerini de atmak kolay olmamaktadır.

Gebelikte yorucu olmayan jimnastik hareketleri ve yürüyüşler özellikle son aylarda, hem doğumu kolaylaş­tırır ve hem de karşılaşması muhtemel zorlukları gider­mek için çok yararlıdır. Ayrıca bu hareketler ve yürü­yüşler enerji sarfiyatını artırır ve böylece gereksiz ki­loların alınmasını önler. Bugün tüm bilginler ile yerli ve yabancı beslerime ve gebelik ile ilgili bütün kitap­lar, gebelikte jimnastik hareketlerini ve yürüyüşleri şid­detle önermekteler ve yararlarını savunmaktadırlar.

Doğumdan sonra, süt veren annenin de aynı şekilde protein, vitamin ve minerallerden zengin, az miktarda karbonhidrat ve yağlardan oluşan bir beslenmeye ihtiyacı vardır. Şu halde «Kızım, sen süt emziriyor sun, ço­cuk besliyorsun, çok yemen lâzım,» önerileri de yanlıştır. Gebelikte olduğu gibi, süt veren annenin fazla mik­tarda ekmek, pilav, makarna ve börek gibi şişmanla-tıcı hamur işleri ve tatlılar yemesinin süte fazla bir et­kisi olmaz, ancak anneyi şişmanlatır ve sonra da bu ki­loları vermek çok güçleşir.Süt veren annenin günde bir kilo veya daha fazla süt ile gerekli vitaminleri ve mineralleri alması, sulu iç­kiler içmesi, proteinli gıdalar alması, çocuğa yeterli ve kaliteli sütü sağlar.Şu halde,. Özet olarak diyebiliriz ki, anne adayları gerek gebelik süresinde ve gerekse doğumda bir hastalık veya komplikasyon yer almaması için keza, doğacak bebeklerin sağlığı için, iyi ve dengeli bir beslenmeye ihtiyaçları vardır. Alınan eksik veya gereğinden fazla gıdalar, yani yanlış beslenme, hern anneye ve hem de çocuğa zararlıdır.

PAYLAŞ
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Sayfa başına git