Kanserin beslenme yoluyla önlenmesi

Kanserin beslenme yoluyla önlenmesi
1984 yılında Villejuif Antikanser Merkezi kanserin bes­lenme yoluyla önlenmesi konusunda bir konferans organi­ze ettiğinde, kanserologlar bunu münasebetsiz bir girişim olarak yorumlamışlardır.
Oysa bugün işler değişmiştir Çünkü kanser vakalanının yüzde 80’i çevresel faktörlere bağlanmakta ve bu fak­törlerin de yüzde 40’ından direkt olarak beslenme sorumlu tutulmaktadır.
1) Kanser Nedir?
Kanser, yatkınlık gösteren bir organizmanın çevreye bağlı değişik parametrelerin hareketi, kalıtımsal veya raetabolik kriterlerin fonksiyonu sonucu ortaya çıkan bir has­talıktır.
Bu çevresel faktörlerin etkisi ile, kanserojen maddeler vücuttaki tek veya birçok hücre ile temasa geçtiğinde kan­sere “önayak” olan bir rol oynarlar.
Bu hücreler potansiyel olarak değişip, hızla çoğalmaya başlayarak bir dönüşüme uğrarlar.
Sonra, kanserojen olmayan bir etken -buna “öncü” di­yebiliriz- hücrelerin artmasına ve bir tümör şeklini almala­rına yol açar.
Hücrenin kanserli hücreye dönüşmesi için, bir çok anor-‘ mal ayrımları içeren bir zincirleme harekete girmesi gere­kir. Besin maddeleri, bu zincirin sadece bir halkasıdır ama olaya neden olan faktör de olabilir.
2) Kanserin nedenleri
Kanserin nedenleri bazı epidemolojik (salgın hastalık­larla ilgili) çalışmaların ışığında yapılan araştırmalarda in­celenmektedir. Bu amaçla hem coğrafi bölgelere bağlı ve­riler, hem de bireysel vakaların aşamalarından alınan göz­lemlerden yararlanılmaktadır.
Bu amaçla, iki değişik ülkede, değişik beslenme alış­kanlıkları göz önüne alınarak kanser vakalarının sıklığı araştırılır. Diğer araştırma ise kanserli hastalar ile bu has­talığın yıkımına uğramayan kişilerin beslenme alışkanlık­ları karşılaştırılır.
La Vecchia şöyle der: “Toplumları gözlemleyerek yapı­lan çalışmalar hipotezler formüle etmek açısından yararlı­dırlar. Ancak bu çalışmaların hiç biri neden-sonuç ilişkisi üzerinde kesin sonuçlar veremezler. Korelasyon (bağlantı) her zaman nedeni gösîermeyebilir.
Profesör Apfelbaum ise bu konuyu küçük bir şaka ile açıklar: “Dünyada en fazla Renault marka otomobilin Fransa’da olması ile dünyada en fazla siroz vakasının Fransa’da görülmesi bu otomobil ile siroz arasında bir ba­ğıntı olduğunu göstermez.”
Bununla birlikte yıllar geçtikçe belli başlı görüşler oluşmaya başladı. Bunların sonuçlarına ihtiyatlı yaklaşmak ge­rekse bile, kanserin ortaya çıkmasına yol açabilecek ve gü­venilir olmayan yiyecekler ve öz besinlerin yanısıra, kan­sere vardır.

3) Kanserojen olabilecek yiyecekler ve özbesinler
a. Proteinler
Etlerin proteinleri, etlerin pişiriliş şeklinden ötürü kolon ve rektum kanserine yol açabilecek heter o sıklık animlere döndür ülebilir.
İşte bu yüzden, sürekli et (sığır, dana, domuz veya ko­yun eti) yiyen kişilerin kanser olma riski, ayda bir kez et yiyenlere göre 2.5 misli fazladır.
Öte yandan, protein yoksunlukları da çok kötüdür çün­kü Limfosit-T’nin faaliyetini yavaşlatarak, bağışıklık bo­zukluklarına yol açmakta, bu da kanserlerin daha çabuk ilerlemesini kolayaşürmaktadır.

Lipitler
Gıdalardaki doymuş yağın fazla olmasının göğüs, yu­murtalık, rahim ağzı, barsak ve rektum kanerlerine yol aç­tığı düşünülmektedir.
Japonya’da hayvan irijinli lipidler çok az tüketildiği için bu tür kanserler çok ender görülmektedir. Ancak Japon mutfağına batı hakim olmaya başlayalı Japonlarda 1975-1985 arası göğüs kanseri %58 artmıştır. }
Şişman kadınlardaki yağ fazlalığı göğüs kanseri riskini arttırır. Bu bakından erkeksi şişmanlık, kadınsı şişmanlıktan daha kötü bir pozisyondur. Bu ilk tip şişmanlarda yağ vücudun üst kısmında biriktiğinden ve hormonal sistemi alt üst ettiğinden, göğüs kanseri 6 kere daha çok görülmek­tedir.
Ancak bunlara bakıp tüm yağları aynı kefeye oymayın. Balık yağları, zeytinyağ, kensere karşı koruyucu etkiler içerirler.
Aşırılıktan kaçınılmalı ve kolesterol düzeyini normalin çok altına indirme girişimlerinden de kaçınılmalıdır.
Toplam kolesterolün 1.80 g/Tnin altına inmesinin ve on yıl süresince bu çok düşük düzeyde kalmasının rektum kanserlerine yol açtığı da kanıtlanmıştır. Yiyeceklerdeki doymuş doymamış çeşitli yağ asitlerinin doğru oranlarda blunması gerekir.

Tuz
Çok tuzlu yiyecekler, et olsun, şarküteri ürünleri olsun salamura balıklar olsan mide kanserine yol açmaktadır. Bunu Japonlar iyi bilmektedir çünkü ülkelerinde bu tür ye­mek alışkanlığı çok yaygındır.
Tuzlayıp saklama yerine buzdolabında saklama ve don­durulmuş gıdalar kullanma alışkanlığının yerleştiği ülke­lerde mide kanseri %64 azalmıştır.
Alkol
Alkol, sigara gibi kanserojendir. Ancak labaratuvar ko­şullarında hayvan deneyleri ile bu kanıtlanamıyor çünkü labaratuvar hayvanları alkollü içki içmeyi reddediyorlar, bu durumda sadece fizyolojik modifikasyon çalışmaları ile yapılan deneylerle yetiniliyor.Alkolün faaliyet mekanizmasının eritme şeklinde işlediği yani barsak iç duvarlarındaki hücreleri eritip değiştire­rek kanserojen maddelerin geçişine yol açtığı düşünülüyor. Fransa, alkole bağlı kanserlerde acıklı bir dünya rekoru­na sahiptir ve yılda bu yüzden 14.000 kişi ölmektedir. Bu kanserler, yutak, ağız, yemek borusu, gırtlak ve karaciğer kanserleridir.1 litre 0 derece alkollü şarapta 80 gr saf alkol bulundu­ğunu hatırlatalım. Alkol ve sigaranın bir arada alınmaması daha da zehirleyicidir. Günde 1 litre şaraba (veya buna eş değer bira, aperatif) 1 pakette sigra eklerseniz, kanser ris­kini 50 ile çarpabiliriz.
Kanserlerin üçte birinden sigara sorumludur. Ayrıca ak­ciğer kanserinin sorumlusu yüzde 90 sigaradır. Bu arada üst solunum – sindirim yollan, yemek borusu, sidik torba­sı kanserlerini de unutmamak gerekir.
İlginç olan bir noktada sigara ve alkol yüzünden ağız sağlıkları kötü kişilerin riskli gurupta olmasıdır.
Çoğunlukla, kanserden korkunç bir hastalık olarak söz eder ve kanserin “nedenini” bulmaya yönelik araştırmala­rın çok yavaş ilerlediğinden yakınırız. Ama iyi düşünün: Sigara içilmesi ve aşırı alkol alımı durdurulunca, kanser yüzde 50 azalmaktadır.
e. Mikro Özbesin Yoksunluğu
Beta, karoten, C vitamini, E vitamini, çinko, kansere karşı koruyucudurlar.
Bu mikro özbesinlerin birinin bile yoksunluğu kanser oluşumuna yol açabilir.
Tarım İlaçları
Profesör Revülard tarım ilaçlarının karaciğer ve akci­ğerlerin bazı hücrelerini, bağışıklık bozukluğu yönünden etkilemektedir.
En çok kullanılan böcek ilaçlarından karboril, makrofay ve lindan’ın hareketlerini inhibe ederek, anormal maddele­rin üremesine sebep oluyor. Bu maddelerin kansere yol aç­tığı düşünülmekte. Bunun yanısıra aynı böcek ilacı enflamasyon, allerji ve bağışıklık eksikliğine de yol açmaktadır.
g. Nitrat ve Nitritier
Sudaki nitrat, nitrite dönüşür sonra da kanserojen olan nitrozamin haline gelirler. Fransa’da bazı bölglerde mus­luk suyunda 100 miligram kadar nitrit görüldüğü düşünül­düğünde, endişelenmemek elde değildir.
Nitritier uzun süre, şarküteri ürünlerinde (salam, sosis, jambon vs.) koruyucu olarak kullanılmışlardı. Bu uygula­ma yüzde 15 azadığmdan beri, mide kanserleri de yüzde 66 azalma göstermiştir.
Bazı biralarda sindirim yolu kanserlerinin sorumlusu olan nitrozemin hâlâ bulunmaktadır.
4) Pişirme şekilleri ve kanser
Ancak bu bir alev püskütrücü haline dönüşebilir özellikle barbekü yatay pozisyonda ise.
Etlerin veya balıkların lipitleri (yağları) ısıdan eriyip közlerin üzerine damlar ve bir seri yanma reaksiyonu olu­şur. Bu olgu, kanserojen olan benzopiren’in oluşumuna yol açar. Çıkan dumandaki polisiklik hidrokarbürün yiyecek­lerin üzerine gelmesi de cabasıdır.
beslenmeBu yüzden sadece dikey barbeküler kullanılmalıdır, (döner gibi). Ancak zaten biliyoruk ki Fransa’da yıl boyu durmadan barekü yapacak iklim koşullan yoktur.
Füme besinlerin de (et, şarküteri, balık) bu tür yiyecek­lerin çok yendiği Baltık ülkeleri ve Japonya’da mide kan­serlerine yol açtığı bilinmektedir.
Ayrıca tereyağını da çok ısıtmamak gerekir. Çünkü 130 dereceden sonra akrolen formuna girmektedir ve bu da kanserojen bir maddedir.
5) Kansere karşı koruyan besinler
a. Antioksidanlar
• C vitamini
• E vitamini
• Beta karoten
• selenyum
• çinko
• polifenol
Kalsiyum
“- Barsak ve rektum kanserinde, kalsiyum yoksunluğu ris­ki üç kere arttırıyor. Eğer üç ay boyunca günde 1250 mg kalsiyum alırsanız kolik tümörlerin çoğalmasında bir düşüş olduğu deneylerle sabittir. Bu yüzden yağsız süt ve süt ürünleri, doymuş yağ asitlerinden arındırıldıkları ölçüde alınması gerekli gıdalardır.
c. Besinsel lifler
Bunların yoksunluğunun akciğer, rahim ağzı, ve özel­likle de barsak ve rektum kanserlerinin oluşumunu kolaş-laştırdığı söylenmektedir. En etkili olanlar erimeyen lifler­dir (selüloz, nemi selüloz).
Liflerin, barsaklann iç duvarlarında çeşitli işlevleri so­nucu koruyucu bazı faaliyetleri vardır.
– Potansiyel karsinojen etkenlerle (safra asidi) barsakla­nn mukozası arasındaki temasın süresini azaltarak-barsak-Iaıın içindeki muhtevayı (dışkının kuruması) sulandırır ve barsaktan geçişlerini hızlandırır.
– Bazı safra maddelerinin üzerindeki kolik örtünün ha­reket zamanını azaltır.
– Sofra asitlerinin üzerindeki hareketi ile, kolik hücrele­rin çoğalmasını engeller.
Barsak kanserlerinde lifleri zengin besinlerin tek başla­rına önleyici etkileri olmadığı kanıtlanmıştır. Aynı zaman­da et alımını da azaltarak liflerin koruma etkisi gerçekleşe­bilir.
d. Doymamış yağlar
Soya, mısırözü, ayçiçeği ve zeytinyağlar (okside olma­mışları) kansere karşı koruma etkisi gösterirler.
e. Sebzeler
Bazı sebzelerin kansere karşı koruyucu maddeler içerir­ler;

Uyulması gereken bazı genel ilkeler
– Ağırı yemek yemeyin ve şişmanlıktan kaçının.
– Balığı ete tercih edin. Tuzlanmış ve füme edilmiş be­sinlerden uzak durun.
– Yağ alımını, özellikle doymuş yağlan azaltır.
– Beslenmenizi liflerle zenginleştiriri (meyve yeşil sebze­ler, baklagiller, tam tahıllar)
– Pişirme sırasında vitamin ve oligo-elementlerin yok olmamasına dikkat edin.
– Alkol alımını azaltın
– Dengeli ve çeşitli bir beslenme izlemeye gayret edin. Eğer kanser teşhisi konmuşsa ve bu erken teşhis ise (bu
da dikkatli olunması sayesinde gerçekleşebilir) önlemler zayesinde tümör kontrol altına alınabilir ve tüm mekaniz­maları eski haline döndürmek için henüz vakit vardır. Ya­ni hâlâ beslenme alışkanlıklarınızı değiştirmek için geç
kalmış sayılmayız.
İyi planlanmış bir beslenme ile kemoterapi ve radyasyo­nun yan etkilerim azaltabilirsiniz.
Beslenme öğütlerinin yanısıra, genel ilkeleri de unut­mamanız lazım. Kanser bir kader değildir ve bazı kanser türlerini önlemek de çok basit tedbirlerle mümkündür:
1. Sigara içmeyin, yanınızda da içirtmeyin.
2. Güneşte çok uzun süre kalmayın (cilt kanseri riski doğurur).
3. Kanserojen maddeler hakkında verilen profesyonel emniyet tedbirlerine uyun.
4. Bir çok kanserin erken teşhis edilirse tedavisi müm­kündür. Israrla devam eden bir rahatsızlığınız varsa bir uzman hakime başvurun.

PAYLAŞ
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Sayfa başına git