Yaşlılıkta Beslenme

Her ne kadar yaşlanma bütün insanlarda meydana gelecek kaçınılmaz bir olay ise de, her birey aynı hızla yaşlanma belirtisi göstermez. Hatta tek bir bireyde bile çeşitli vücut dokularının yaşlanma hızı birbirinden farklıdır. Yaşlıların neden özel bir beslenme tipine gereksinimleri vardır?.. Gençler ile yaşlıların beslenmesi neden farklı olmak zorunda?.. Tüm bunları merak ediyorsanız lütfen yazımızı okumaya devam edin.

Yaşlanma ile beş duyumuzda birçok değişiklikler görülür. Özellikle işitme, görme, tat ve koku alma derecelerinde değişiklikler olur. Dilerseniz ilk önce yaşlılıkta işitme kaybının beslenmeyi nasıl etkilediğine bir bakalım. Yaşlılıktaki işitme kaybı yaşlının kişiliğini ve adaptasyon kabiliyetini etkiler. İşitme kaybı olan pek çok yaşlı, umuma açık yerlerde yemek yemekten, sosyal toplantılardan, yemek arkadaşları ile sohbet etmekten kaçınır. Çevresi birçok insanlarla dolu olduğu halde kendini izole edilmiş, yalnız hisseder.

İleri yaşlarda presbyopia dediğimiz, göz merceğinin esnekliğini kaybetmesi sonucu, yakındaki cisimleri net görememe ile belirginleşen görme bozukluğu başlar. Karanlığa adaptasyon yavaşlar. Yaşlılar, gençlerin görebildiği loş ışıkta, objeleri yeterli netlikte göremezler, daha çok ışığa ihtiyaçları vardır. Görmelerindeki bu yetersizlik nedeniyle pek çok yaşlı rahat, huzurlu değildir. Lokanta, kafeterya gibi az aydınlatılmış loş yerlerde yemek yemekte zorluk çekerler. Tad ve koku alma yeteneği yaşlanma ile azalır. Ancak bu durum biraz tartışmalıdır. Çünkü, bazı uzmanlar tad alma duyusunun azalışını yaşlılığın bir parçası olarak görürken, diğer bazı uzmanlar bu azalışın diğer faktörlerden yani, fazla sigara içme veya diğer bazı hastalıklardan ileri geldiğine inanmaktadırlar.

Yaşlılarda dildeki her “papilladaki” tad alma cisimciklerinin sayıları da azalır. İlk azalmaya başlayan tad alma cisimcikleri, tatlı ve tuzlu hissi için olanlardır. Acı ve ekşi hissi için olanlar daha sonra kaybolurlar. Tad alma cisimciklerinin azalışındaki bu sıra, bazı yaşlıların neden bütün gıdaları acı ve ekşi hissettiklerini açıklıyordur sanırız.

Yaşlılarda gıdaların kokularını alabilme de belirgin şekilde azalır. Örneğin, kimi yaşlılar, kahvenin kokusunun uçtuğunu, kahvenin bayatladığını iddia ederler ve yavaş yavaş bu zevklerini de yitirirler.

Eğer yaşlı kişide tad ve koku alma değişikliği oluşmuşsa, bu kişi biberin acı tadını duyar fakat o hoş kokusunu hissedemez. Bu da yaşlıların çeşitli gıdalara ilgisinin gittikçe azalmasına neden olur.

Sindirim kanalında yaşlanma ile meydana gelen aktüel değişiklikler, yaşlanmada birçok beslenme problemlerini de beraberinde getirir. Yaşlıların % 25’inde görülen kronik atrofik gastrit de hazımsızlık yakınmalarına ve birçok gıda çeşidinden kaçınmaya neden olur. Altmış yaşından sonra yeni mide ülseri oluşması nadir ise de, eski mide ülserlerinin nüksü sıklaşır.

İleri yaşlarda kabızlık sıklıkla görülür. Bu durum laksatif alışkanlığına yol açar. Hemoroid yakınmaları artar. Bunların kanaması anemiye sebep olur. Yaşlılar sıklıkla mide veya barsakta aşırı gaz toplanmasından ve bu gaz nedeniyle oluşan karın şişliğinden şikâyet ederler. Bundan dolayı da gaz yaptığına inandıkları besinleri almaktan sakınırlar. Örneğin taze sebze, portakal yemezler ve portakal suyu içmezler. Bu durum ise vitamin ve mineral yetersizliğine neden olabilmektedir.

Yaşlılarda sindirim kanalı dışındaki bazı faktörler de beslenmeyi etkilerler. Kardiyovasküler, romatizmal hastalıklar özel bir diyeti gerektirir. Ayrıca, diş kayıpları da beslenmeyi büyük ölçüde etkilemektedir. Diş kaybı nedeniyle yaşlılar bazı katı ve sert besinleri yemekten kaçınırlar. Yemek yemek sosyal bir olaydır. Yaşlı insan huzur içinde oturabilmeli, güven içinde yemeğini yiyebilmeli, yemekten sonra sohbet edebilmelidir.

Sağlıklı ve kaliteli bir yaşam, en az, yaşam süresinin uzun olması kadar önemlidir. Yaşamın anlamını, değerini veren entelektüellik, fizik güç ve bağımsızlığın devamında, alınan besinlerin miktarından çok kalitesi önemlidir. Besin kalitesinin yetersizliği, hayatı yaşanır hale getiren entelektüellik ve fizik gücün kaybına neden olur. Yeterli ve dengeli bir beslenme yaşlılığın arkadaşı olan kronik dejeneratif hastalıkların ilerlemesini geciktirir, sağlığı ve canlılığı destekler. www.kadinlarsitesi.com

İleri yaşlardaki kişilerde enerji gereksinimi bazal metabolizmanın yavaşlaması, fiziksel aktivitenin azalması ve kas veriminin düşmesi gibi etkenlerle ilişkili olarak yetişkinlikteki enerji gereksinimine göre farklılık gösterir. İleri yaştaki kişilerin enerji alımına esas, vücut ağırlığının dengede tutulmasıdır.

Yaşlıların diyeti uyarıcı olmalıdır. Sindirim salgısının artması sağlanmalıdır. Yaşlılar mukain gibi anti-asit maddeleri kullanmamalıdırlar.

Dilerseniz, yaşlılıkta günlük olarak neyi ne kadar yemek gerekir, bir de ona bakalım.

Günlük ortalama ekmek tüketimi dört dilimi geçmemelidir. Süt ve yoğurt ise günlük yarım kilo veya daha fazla olabilir. Peynir ortalama otuz-kırk gram civarında olmalıdır. Et kemiksiz olarak günlük yüz-yüz yirmi gram olabilir. Sebze dört yüz gram civarında, meyve ise iki yüz gram veya üstü olabilir. Yumurta dört günde bir adet, yemeklik margarin yirmi gram, bitkisel sıvıyağ on beş gram olmalıdır. Günde yirmi beş gram reçel, bal veya marmelat, yirmi gram da şeker alınabilir. Günlük bir gram kuru çaydan fazla çay alınmaması uygundur.

Gayet tabii ki, bu yazdıklarımız özel diyet gerektiren bir hastalığı olmayan kişiler için geçerlidir. Verilen değerler ise ortalama olarak alınmıştır.

PAYLAŞ
Yaşlılıkta Beslenme Konusuna 1 Yorum Yapıldı
  1. emine akarsu dedi ki:

    yaşlılıkda dogal beslenmelisiniz köy ürünleri organik ürünler tüketmek gerek

Sayfa başına git